Bu sayfada ENGELLER genel başlığı altında sırasıyla aşağıdaki konularla ilgili yazılar yer almaktadır:
- Televizyon
- Chat yapmak
- Kararsızlık
TELEVİZYON
Uzmanlar, insan beyninin aynı anda birden çok uyaranı algılayabildiğini; ancak bunlardan sadece birine dikkati toplayabildiğini söylüyorlar. Yapılan araştırmalar, öğrenmenin gerçekleşmesini sağlayacak kadar bir dikkatin, sadece bir noktada toplanabileceğini ortaya koymuştur.
Bazı öğrenciler, televizyonun bulunduğu ortamda televizyon açıkken ders çalışma yanlışına düşüyorlar. Oysa hem ders çalışmak, hem de televizyonu göz ucuyla da olsa seyretmek öğrenmenin verimli bir şekilde gerçekleşmesini engeller.
Uzmanlar, insan beyninin algıladığı bir çok bilginin görme duyusuyla elde edildiği görüşünde birleşiyorlar. Sınavlara hazırlanan bir öğrenci için, beynin algılaması gereken bilgiler televizyonla elde edilenler değildir. Bilgisayarı olanlar bilirler: Bilgisayarın hafızası gereksiz bilgilerle doldurulunca bilgisayarın işlem hızı düşer. İnsan beyninin de bir algılama gücü ve işlem hızı vardır. Sınavlara hazırlanan öğrenciler, beynin algılama gücünü en verimli şekilde ders çalışmak için kullanmalıdır. Bu güç, başka işlerde özellikle de televizyon izlemede kullanılırsa gereksiz bilgiler hafızaya yüklenmiş olur. Bu; beynin hem dersleri öğrenmek için gerekli olan algılama gücünü zayıflatır, hem işlem hızını azaltır, hem de zaman kaybına yol açar.
Televizyon izleme ile ders çalışma bir arada olmayacağı gibi ders çalışmadan sonra verilen 10-15 dakikalık kısa aralıkların da televizyon izlemekle değerlendirilmesi yanlıştır. Çünkü bu kısa aralıklar, beynin dinlenmesi ve daha sonra yapılacak olan öğrenme eylemine hazırlanması amacıyla verilir. Bu aralarda televizyon izlemek, beyni yorar; en azından dinlendirmez. Öyleyse verilen aralardan beynin dinlendirilmesi adına gerekli verim alınamaz.
İlla televizyon izlenmek isteniyorsa, izlenmek istenen programlar önceden belirlenip programa alınmalıdır. Yalnız, programda belirlenen süreler aşılmamalıdır. Öğrenciler arasında en çok zaman kaybına neden olan eylemlerin belirlendiği araştırmalarda televizyonun ilk sırayı aldığı görülmüştür. Çünkü televizyon izlemeye başlarken kişide olan kontrol, izleme esnasında televizyona geçer. “Şimdi kalkarım, biraz sonra ders çalışmaya başlarım, bakalım ne olacak, reklamlardan sonra...” derken bir de bakılıyor ki vakit uçup gitmiş ve öğrenci bunun farkında bile değil. Televizyonun bağımlılık oluşturduğu, hatırdan çıkarılmamalıdır.
Sınavlara hazırlanan bir öğrencinin yapacağı en akıllıca iş, beynini sınavlarda gerekli olan bilgilerle doldurmak; bunu yaparken da televizyon seyretmek gibi zaman alıcı ve beyni yorucu eylemlerden uzak durmaktır. Öğrenci, çok istediği eylemleri gerçekleştirmeyi hiç olmazsa sınav sonuna erteleyebilme iradesini gösterebilmelidir.
“CHAT” YAPMAK
Teknoloji hızla gelişmekte. Bilgi çağında yaşadığımız sürekli tekrarlanmakta. Bilgisayar ve internet neredeyse televizyonun yerini almak üzere. Bu da kendine göre yeni sorunlar getiriyor.
Yaşamın temeli olan iletişim ve paylaşma tehlikede. İnternetteki “chat” programları kişisel iletişimde tercih edilir hale geldi. Sırf bu yüzden “internet cafe” lerde patlama yaşanıyor. Sanal ortamda birbirlerini görmeyen kişiler birbirleriyle daha kolay iletişim kurabiliyor. Bu durum ilk başlarda yararlı gibi görünse de toplumsal birlikteliğin temelini oluşturan "diyalog ve paylaşma" zayıflıyor.
İnsan sosyal bir varlıktır. İletişimi ve diyaloğu sadece internete bırakmak insanı doğal ortamdan uzaklaştırmakla aynı değerdedir. Kişiler kendileri olarak değil de olmak istedikleri halleriyle sanal alemde etkileşiyor. Kişi kendi olamıyor bu ortamda. Her şey sanal. Hiçbir şey olduğu gibi değil.
İnternette dolaşırken yaptığım gözlemlerde “chat” yapan öğrencilerimle konuşmalarımda tespit ettiğim gerçek bu. O kadar ki kızlar erkek, erkekler de kız isimleriyle “chat” yapmayı alışkanlık haline getirmiş. Nasıl izah edilirse edilsin bu durumun, sağlıklı bir gidiş olmadığı açık. Bu ortamda fazlaca kalan kişi gerçek yaşamda bocalayabiliyor. Kolay iletişim kuramıyor. Çünkü karşısında gördüğü, yüz hatlarını algıladığı, nefesini ve sıcaklığını hissettiği bir gerçeklik var. Bu gerçeklik onu korkutuyor. İnternet bizi toplumsal yaşamdan koparmadığı sürece yararlıdır.
Bu gelişmelerin bir de öğrencinin kişisel gelişimine yansıyan bölümü var. Sanal alemin cazibesine kapılan öğrenciler saatlerce bilgisayarın başında kalıyor. “Chatleşme”yi bir tutku haline getirenler, bir süre sonra “geyik muhabbetleriyle” zaman öldürdüklerini pek fark etmiyorlar. Bu durum çalışmaya büyük zarar veriyor. Öğrenci “chat” e takılıp kalıyor. Bağımlılık haline gelen “chat”, çalışma planlarını alt üst ediyor. Bazı aileler bu duruma çok sert tepkiler gösteriyor ve bilgisayardan öğrenciyi tamamen uzaklaştırıyor. Oysa öğrenci planlı olsa, planında “chat yapma”ya da zaman ayırsa pek sorun çıkmayacak. Ancak, bir işi yapmanın en temel nedeni ihtiyaç olmasıdır. Eğlenmek, dinlenmek, uyumak, yemek yemek, çalışmak hepsi birer ihtiyaçtır. Eğer "chat yapmak” bir ihtiyaç değilse, bilgisayar başında geçirilen vaktin mantıklı bir şekilde açıklanması mümkün değildir.
Bilgi çağının ve teknolojinin insana ve insanlığı sağladığı haberleşme ve iletişim kolaylığı yanlış kullanım sonucu toplumu kemiren, bireyi tüketen, potansiyelleri yanlış harcatan bir tehlike oluşturmamalı. Dikkat edilecek nokta; bir tutku haline gelen “chat”i bile yararlı amaçlar için ve bir ihtiyaca yönelik kullanmaktır. İş olsun diye, vakit geçirmek amacıyla iş yapanların başarıya ulaştıkları asla görülmemiştir çünkü.
KARARSIZLIK
Anthony Robbins: “Kararlılık, insan iradesini uyandırma zilidir.” diyor. Benjamin Franklin kararlılık hakkında: “Yapmak istediğin bir şeyi düşünerek karar ver, verdiğin kararı da mutlaka gerçekleştir.” diyor.
Kararlılık, çalışmaya başlama iradesini ortaya koyabilmenin yanında; hedeflere ulaşma sürecinde ortaya çıkan engeller karşısında yılmadan yola devam etmektir.
Eğer çalışma esnasında karşılaşılan küçük engeller karşısında yılgınlığa düşülürse, kararlılık gösterilmezse öğrenci konsantrasyonunu sağlayamaz, en azından devam ettiremez. Bu durum, onun zihnini toplamasını engeller.
Yapılacak iş, gerçekçi ve ulaşılabilir bir hedef belirledikten sonra çalışmaya devam etmek ve asla engeller karşısında yılgınlık göstermemektir.
Engeller iradeyle aşılır. Victor Phauchet: “Dünyada katiyen felaket yotur, bilhassa engeller vardır. Terbiye görmüş güçlü bir irade bunları daima aşar.” derken engelleri aşmakta iradenin gücüne dikkatleri çekmektedir. Milton ise iradenin insanları başarıya götüreceğini: “İradesi kuvvetli insanlar, en dayanılmaz şartlar altında dahi başarıya ulaşabilirler.” sözüyle anlatmaktadır.