Çocuk Kitapları Tarihçesi
Türkiye'de Çocuk Kitaplarının Gelişimi
Hulusi Geçgel
Türkiye'de çocuk kitaplarının gelişimi üzerine kısa bir tarihçe |
Türkiye’de Cumhuriyet öncesi dönemde çocuklar için özel olarak yazılmış edebiyat eserleri yok denecek kadar azdı. Bu alandaki ilk kıpırtılar Tanzimat döneminde yapılan çevirilerle başlar. Meşrutiyet’in ilânından sonra öğretmen okullarının açılmasıyla, daha çok “çocukların şivelerini düzeltmek ve onları eğitmede işe yarayabilecek manzumeler hazırlamak” amacıyla çocuk kitapları hazırlanır.
Edebiyatımızda çocukla ilgili ilk eserler arasında Nabi (1642-1712)’nin oğluna öğütler vermek amacıyla kaleme aldığı “Hayriyye” ve yine Divan şairlerinden Sümbülzâde Vehbi (1718-1809)’nin oğluna ahlâk ve görgü dersleri vermek için yazdığı “Lûtfiye-i Vehbî” adlı mesneviler gösterilir. Yazıldıkları çağlardaki Türk-İslâm toplumunda geçerli davranış kurallarını ve ahlâk ilkelerini öğrenmek bakımından değer taşıyan bu eserler; dil, konu ve psikoloji bakımından çocuklara hitap etmediklerinden, çocuk edebiyatıyla ilişkilendirilmeleri doğru değildir.
Çocukların okuma becerileri ve özel ilgileri göz önünde tutularak onlar için birtakım kitaplar hazırlanması konusu, ancak Tanzimat’tan sonra ele alınmıştır. Kayserili Doktor Rüştü’nün 1859’da “Nuhbetül Etfal (Çocuklar İçin Seçki)” adıyla yayımlanan ilk Türkçe alfabe kitabı, içinde fabller ve hikâyecikler bulunması nedeniyle önemli sayılabilir.
İlk çocuk kitapları Tanzimat dönemi yazarlarından Şinasi, Recaizâde Mahmut Ekrem ve Ahmet Mithat Efendi’nin Fransızca’dan dilimize çevirdikleri kısa şiirler ve fabllerdir. Bu ilk çeviri örneklerden sonra, Şinasi, Ahmet Midhat Efendi ve Muallim Naci gibi sanatçılarımız da, dönemin çok ilerisinde oldukça sade bir yazı diliyle manzum fabller yazmışlardır. Ziya Paşa, J. J. Rousseau’nun “Emile” adlı eserini, çocuklar için çevirmiştir. Recaizade Mahmut Ekrem’in “Tefekkür” adlı eserinde çocukluk anılarına ayırdığı bölüm ve Muallim Naci’nin sekiz yaşına kadarki çocukluk anılarını kapsayan “Ömer’in Çocukluğu (1899)” kitabı da o dönem çocuklarının okudukları eserler arasındadır. Bu eserlerden seçilmiş yazılar, dönemin ilk ve ortaokul ders kitaplarına da alınmıştır.
Tanzimat döneminde dünya çocuk klasikleri arasında yer alan bazı eserler, dilimize çevrilmeye başlanmıştır. Yusuf Kamil Paşa’nın Fenelon’dan yaptığı Telemak” çevirisi (1862) ilk örnektir. Ağır bir dille çevrilen bu eserin çocuklara hitap ettiğini söylemek çok güçtür. “Robenson Crusoe” (çev. Vakanüvis Lütfi, 1864”; “Güliver’in Seyahatnamesi” (Mahmut Nedim, 1872”; “Merkez-i Arza Seyahat” (çev. Mehmet Emin, 1883) ve “Beş Haftada Balonla Seyahat” (çev. Mehmet Emin, 1887) çocuk edebiyatı alanında görülen diğer ilk yabancı eserlerdir. Dil ve üslûp bakımından çocukların dil becerilerinin çok üstünde olan bu çevirilerin de çocuklar tarafından kolayca okundukları söylenemez.
Tanzimat döneminin bu ilk çocuk edebiyatı çevirmenleri arasında Ahmet İhsan’ın adını özellikle anmak gerekir. Sanatçı, Jules Verne’den çevirdiği “Gizli Ada” ve “80 Günde Devriâlem (1880)” adlı kitaplarında çocukların kolayca anlayabilecekleri bir dil kullanmıştır.
Çocuk edebiyatımızda şiir türünde 1911’de başlayan olumlu gelişmelere karşın, diğer türlerde bir kıpırdanış bile söz konusu değildi. Türk çocukları okuma gereksinimlerini çok sınırlı sayıda çevrilmiş çocuk hikâye ve romanlarından ya da yetişkinler için yazılmış kitapların dil ve konu bakımından kendilerine uygun olanlarından karşılamaya çalışıyorlardı. Bu dönemde çocuklar arasında en çok sevilen yazarlar Ömer Seyfettin, Ahmet Hikmet ve Hüseyin Rahmi idi.
Cumhuriyet döneminin ilk yıllarında, eğitime verilen önemle birlikte okur-yazar oranının ve öğrenci sayısının hızla artmasına karşın, çocuk edebiyatı alanında büyük bir atılımın gerçekleştiği söylenemez. Çocuk edebiyatının ayrı bir uzmanlık alanı olduğu ve bu alanın gereklerine uygun donanımda sanatçıların yetişmesi gerektiği bilinci hâlâ oluşmamıştı. Türkiye’de çocuklar, bu yeni dönemin başlarında da yine yetişkinlerin kitaplarından yararlanarak edebiyat gereksinimlerini gidermeye çalışmışlardır. Bunlar, daha çok Halide Edip Adıvar, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Reşat Nuri Güntekin, Aka Gündüz, Mahmut Yesari gibi sanatçıların eserleridir. Bu arada Abdullah Ziya Kozanoğlu; Kızıltuğ (1923), Atlı Han (1924), Türk Korsanları (1926) ve Gültekin (1928) adlı, doğrudan doğruya çocukların ilgisini ve beğenisini çekecek nitelikte tarihî romanlar yayımlamıştır.
1928’de yeni Türk harflerinin kabulüyle birlikte, kültür hayatımızda önemli atılımlar olmuştur. Millet Mektepleri’nin açılması, Cumhuriyetimizin kurucusu Büyük Önder Atatürk’ün bu kez “Başöğretmen” göreviyle okuma-yazma seferberliğini başlatması, okur-yazar oranındaki patlamayla birlikte basın-yayın alanına da canlılık getirmiştir. Bütün bunların bir sonucu olarak, 1928’den sonra her yaştan insanımıza seslenen telif, çeviri ve uyarlama kitap sayısında büyük artışlar olmuştur. Böyle bir kültür ikliminden çocuk edebiyatımızda fazlasıyla etkilenmiş, gelişimini hızla sürdürmüştür.
1930’lardan sonra yazarlarımızın çocuk romanı yazmaya karşı ilgili ve istekli oldukları görülür. Bu eserlerden bazıları şunlardır: Bağrıyanık Ömer (Mahmut Yesari, 1930), 87 Oğuz (Nimet Rakım Çalapala, 1933), Köprü Altı Çocukları (Huriye Öniz, 1936), Tahtları Deviren Çocuk (İskender Fahrettin Sertelli, 1936), Türk İkizleri (Cahit Uçuk, 1937).
Cumhuriyet’in ilânıyla birlikte, güzel sanatlar akademisi öğrencilerinin yurt dışında eğitimlerini tamamlayarak ülkemize dönmelerinden sonra, küçük çocukların algılama biçimine uygun tasarımlarda da artış olmuştur. 1940’lardan sonra bazı yazarlarımız, daha önce Ziya Gökalp’in de denediği, masal ve halk hikâyelerini çocuklar için yeniden değerlendirme çabasına girmişlerdir. Yazarlarımızın çocuklar için masal türüne eğilmeleri, çocuk edebiyatımızın gelişimi açısından çok yararlı olmuştur. Naki Tezel’in 1943’te yayımlanan halk öyküleri ve masalları resim ve içerik bakımından örnek verebileceğimiz ilk çalışmadır.
Eflatun Cem Güney’in halk hikâye, masal ve efsanelerini yapı ve havalarını bozmadan bir edebi eser düzeyine çıkarma çalışmaları önemlidir. Böyle bir anlayışla, ilk masal kitabı “Dertli Kaval”ı 1945’te yayımladı. Daha sonra “Nar Tanesi” (1946), “En Güzel Türk Masalları” (1948), Nasreddin Hoca Fıkraları” (1957), “Evvel Zaman İçinde” (1957), “Bir Varmış Bir Yokmuş” (1956), “Dede Korkut Masalları” (1958), “Gökten Üç Elma Düştü” (1960), “Az Gittim Uz Gittim” (1961) adlı eserleri basılmıştır. Güney, masalları yalnızca sözden yazıya geçirmekle yani derlemekle kalmamış; onları edebî eser düzeyine çıkararak yeniden değerlendirmiştir. Danimarka’daki “Hans Christian Andersen Medal Kurumu”, Eflatun Cem Güney’in “Açıl Sofram Açıl” kitabındaki masallarını, 55 ulusun çağdaş masal yazarları arasından seçerek onur listesine aldığı 11 eser arasında en mükemmeli kabul etmiş ve Güney’e, Andersen Pâyesi Şeref Diploması ve Dünya Çocuk Edebiyatı Sertifikası vermiştir (1956). Eflatun Cem Güney, aynı armağanı “Dede Korkut Masalları” adlı eseriyle 1960’ta ikinci kez almıştır.
Orhan Veli Kanık, La Fontaine’nin 49 fablını nazım biçiminde Türkçe’ye çevirerek 1943’te “La Fontaine’nin Masalları” adıyla iki cilt halinde yayımlamıştır. Nasrettin Hoca fıkralarını akıcı bir dille manzum olarak yazmıştır. Sanatçı, aynı şekilde 72 adet Nasrettin Hoca fıkrasını da “Nasrettin Hoca Hikâyeleri” (1949) adıyla manzum olarak yayımlamıştır.
Fazıl Hüsnü Dağlarca çocuklar için şiirler yazmış ve bu alanda ilk kitabı “Açıl Susam Açıl”ı, 1967’de yayımlamıştır. Bu eserini, “Kuş Ayak” (1971), “Arkaüstü” (1974), “Yeryüzü Çocukları” (1974), “Yanık Çocuklar Koçaklaması” (1976), “Balina ile Mandalina” (1977), “Yaramaz Sözcükler” (1979), “Göz Masalı” (1979), “Şeker Yiyen Resimler” (1980), “Yazıları Seven Ayı” (1980), “Cinoğlan” (1981), “Hin ile Hincik” (1981), “Güneş Doğduran” (1981), “Kaçan Ayılar Ülkesinde (1982) kitapları izledi.
Çocuklar için şiir ve masallar yazan Mehmet Necati Öngay’ın bu alandaki başlıca eserleri arasında “Çocuk Şiirleri” (1942), “Çocuklara Sevgi Şiirleri” (1945) ve “Sevgi Bahçesi” (1963) sayılabilir.
Mümtaz Zeki Taşkın da, birçoğu sahnelenmiş çocuk oyunları yanında “Çocuklarımıza Resimli Şiirler” (1959), “Çitlembik Kız” (1975), “Çocuklara Kahramanlık Hikâyeleri” (1978) ve “Uykucu Mahmut” (1979), “Ülkü Öğretmen”, “Balık Çocuk” ve “Beş Çocuk Kayıp” adlı eserleriyle çocuk edebiyatımıza katkıda bulunmuş şairlerimizdendir.
Cahit Uçuk, çocuk edebiyatımıza “Kırmızı Mantarlar” (1943), “Üç Masal” (1944), “Türk Çocuğuna Masallar” (1946), “Ateş Gözlü Dev” (1946) ve “Kurnaz Tilki” (1946) adlı eserleri kazandırmıştır. 1937’de yayımladığı “Türk İkizleri” adlı eseri çok sayıda baskı yapmış, İngilizce’den Japonca’ya kadar birçok dile çevrilmiştir. Uçuk, “Türk İkizleri” adlı eseriyle 1958’de, Uluslararası Çocuk Kitapları Birliği’nin Hans Christian Andersen Yarışması’nda Onur Armağanı almıştır.
Masal derlemeleriyle tanınan Oğuz Tansel, bu alandaki çalışmalarını “Altı Kardeşler” (1959), “Yedi Devler” (1960), “Üç Kızlar” (1963), “Mavi Gelin” (1966) ve “Allı ile Fırfırı” (1976) adlı kitaplarında toplamıştır. Yazar, “Allı ile Fırfırı” adlı eseriyle 1977’de Türk Dil Kurumu Çocuk yazını Ödülü’nü kazanmıştır.
Aziz Nesin “Köylerin En İyisi Bizim Köy” ve “Kar Baba”, “Şimdiki Çocuklar Harika” (1967), “Üç Karagöz Oyunu” (1968) ve “Pırtlayan Bal” (1974) adlı eserleriyle çocuklara hitap etmiştir.
Mizahî öykü türünün başarılı isimlerinden biri olan Muzaffer İzgü’nün de çocuk edebiyatı alanında verdiği çok sayıda eseri vardır: “Ekmek Parası” (1979), “Bülbül Düdük” (1980), “Çizmeli Osman” (1980), “Pazar Kuşları” (1980), “Uçtu Uçtu Ali Uçtu” (1980), “Yumurtadan Çıkan Öğretmen” (1981), “Güldüren Uçurtma” (1983). Sanatçı, “Bülbül Düdük” adlı çocuk romanıyla, Bulgaristan Altın Kirpi Ödülü’nü kazanmıştır.
İsmail Uyaroğlu, çocuklar için yazdığı şiirlerini “Gül Sağnağı” (1976) ve “Çocuk ve Şiir” (1977) adlı kitaplarında toplamıştır. Sanatçı, “Çocuk ve Şiir” kitabıyla 1978 Türk Dil Kurumu Çocuk Yazını Ödülü’nü, “Bir Liranın İki Günü” romanıyla da Yunus Nadi Armağanı Yarışması’nın “En Güzel Çocuk Romanı” ödülünü kazandı.
Mehmet Seyda, “Bir Gün Büyüyeceksin” (1956) adlı eseriyle 1964 yılında Doğan Kardeş Çocuk Romanı Armağanı’nda birincilik kazandı. Sanatçının çocuk edebiyatı alanında yayımladığı diğer eserleri şunlardır: “Cumhuriyet Öncesi Yazarlardan Çocuklara Hikâyeler” (1978), “Düşleme Oyunu” (1979), “Bastıbacak Ermiş” (1979), “Deli Ali” (1980).
Edebiyatın hemen her türünde yetkin eserler veren Rıfat Ilgaz, eğitimci kişiliğinin rolüyle çocuklar için eserler de kaleme almıştır. “Halime Kaptan” (1972), “Kumdan Betona” (1976), “Öksüz Civciv” (1979), “Bacaksız Sigara Kaçakçısı” (1980), “Bacaksız Okulda” (1980), “Bacaksız Paralı Atlet” (1981), “Bacaksız Kamyon sürücüsü” (1983), “Cankurtaran Yılmaz” (1983), “Küçükçekmece Okyanusu” (1983).
Öykü ve romanlarının konularını köy ve kasaba yaşamından seçen Talip Apaydın, çocuklara hitap eden eserler de yazmıştır. 1966’da yayımladığı “Toprağa Basınca” adlı romanıyla Doğan Kardeş Çocuk Romanı Armağanı’nda üçüncülük kazandı. Çocuklar için yazdığı öyküleri “O Güzel İnsanlar” (1978) ve “Yangın” (1981) kitaplarında topladı.
Öykü ve roman yazarı Hakkı Özkan, çocuk edebiyatı alanında eserler de vermiştir. “Taş” adlı çocuk romanını 1972’de yayımlamış, “Her Çocuğun Kanadı Vardır” adlı eseriyle de 1984 yılında Sıtkı Dost Çocuk Edebiyatı birincilik ödülünü kazanmıştır.
Yazı hayatına çocuk edebiyatıyla başlayan Işıl Özgentürk, çocuk hikâye, roman ve oyunları yazmıştır. “Keloğlan’ın Tembelliği” (1975) ve “Dünyayı Tanıyorum” (1977) adlı çocuk oyunları İstanbul Şehir Tiyatroları’nda oynanmıştır. Yayımladığı çocuk kitapları arasında “Kuş Ne Yana Öter” (1976) adlı romanı, “Hayat Okulu” (1978) adlı hikâye kitabı ve “Dünyaya Masallar” (1979) adlı masal kitabı bulunmaktadır. Yazar, “Hayat Okulu” adlı hikâye kitabıyla 1979 yılında Türk Dil Kurumu Çocuk Yazını Ödülü’nü almıştır.
Türk edebiyatında şiirleri ve dil üzerine çalışmalarıyla tanınan Ali Püsküllüoğlu, çocuklara yazdığı şiirlerini “Çocuklara Şakacı Şiirler”(1977) kitabında toplamış, “Nasrettin Hoca” kitabıyla 1981 Türk Dil Kurumu Çocuk Yazını Ödülü’nü kazanmıştır.
Öğretmen yazarlarımızdan biri olan Ümit Kaftancıoğlu, “Çocuk ve Kent” hikâyeleriyle 1980’de Başkent Ödülü üçüncülüğünü kazanmıştır. “Kekeme Tavşan” (1974), “Altın Ekin” (1979), “Dört Boynuzlu Koç” (1979), “Çizmelerim Keçeden” (1980), “Hınzır Paşa” (1980), “Çoban Geçmez” (1980), “Kan Kardeşim Dorutay” (1980), “Şülgür Deresi” (1981) çocuklar için yazmış olduğu eserlerdir.
Çocuk edebiyatının en verimli kalemlerinin başında Gülten Dayıoğlu gelmektedir. Cumhuriyet gazetesinin açtığı bir yarışmada “Döl” adlı hikâyesiyle ikincilik ödülü kazandı. Bu ödülün özendirmesiyle yoğun olarak çocuk edebiyatına yöneldi. Çeşitli hikâyeler ve radyo-TV oyunları kaleme aldı. Çocuklar için gezi kitapları başta olmak üzere kısa hikâyeleri kitap dizileri halinde basılmaktadır. 1987'de Aile Sağlığı ve Planlama Vakfı Ödülü'nü, aynı yıl Kültür Bakanlığı Çocuk Edebiyatı Ödülü'nü, 1989 yılında İzmir Büyükşehir Belediyesi Çocuk Romanı Ödülü’nü ve 1990 yılında Altın Kitap Ödülü'nü kazandı.
Dayıoğlu, 1961-1966 yılları arasında çocuklar için birer hikâyelik otuz kitap yayımlamıştır. “Fadiş” (1970), “Dört Kardeştiler” (1971), “Yurdumu Özledim” (1977), “Dünya Çocukların Olsa” (1981), “Yeşil Kiraz” (2000) adlı romanları ve “Suna’nın Serçeleri” (1974) adlı öykü kitabı bu alanda en çok tanınan eserler arasındadır. “Akıllı Pireler” (1982) ve “Işın Çağı İnsanları” (1984) bilimkurgu türünde yazılmış eserleridir. “Tomurcuk Dizisi” adıyla 1984-1985 yılları arasında uzun hikâyeler yayımlamıştır. Dizi içinde yer alan öyküler “Azat Kuşu”, “Şenlik Günü”, “Kır Gezisi”, “Uçan Motor”, “Deli Bey”, “Sıcak Ekmek”, “Uçurtma”, “Kumluktaki Yavru Martı” adlarını taşımaktadır. “Ayşegül (Caroline)” adlı çocuk kitapları dizisinin on altı kitabını Türkçeye uyarlamıştır.
Yazarın uzak diyarların doğal güzelliklerini, insanını ve kültürünü tanıttığı gezi yazısı kitapları da vardır. Bunlar arasında “Hindistan’a Yolculuk ve Nepal Gezisi” (2000), Kangurular Ülkesi Avustralya’ya Yolculuk” (1994), “Mısır’a Yolculuk” (1994) vb. sayılabilir.
1950 yılından itibaren İstanbul’daki okullarda ve çeşitli kütüphanelerde “Çocuk Kitapları Haftası” ve sergiler düzenlemeye başlanmıştır. Türkçe ve yabancı çalışmalar arasındaki yetersizlikler bu sergilerde ortaya çıkar.
Türkiye’de resimli öykü kitabı alanı, 1970’lerdeki ekonomik kriz nedeniyle gelişememiştir. İlk resimli öykü kitabı, Can Göknil tarafından 1974 yılında hazırlanan “Bir Kirpi Masalı” adlı eserdir. Daha sonraki yıllarda hareketlenme artmış ve çeviriler başlamıştır. Ayşegül ve Ayşecik dizisi çevrilmiş, Amerikan Board Neşriyat Dairesi bu türde eserler vermiştir. Bunlar içerik yönünden başarılı olmasına karşın, fiziksel açıdan başarısızdırlar.
1975’te Devlet Güzel Sanatlar Akademisi tarafından “Güzel Kitaplar Sergisi” yapılmış ve Türkçe çocuk kitaplarına olan ilgi büyük ölçüde canlandırılmıştır. Seçilmiş elli Türkçe kitap ve poster yarışmasına gazeteler ve yayıncılar tarafından gösterilen yakın ilgi bu sergiden kaynaklanmaktadır. Sergide Türkçe kitapların kapak ve ciltlenme konusundaki kazançları ortaya çıkarılmıştır.
Çocuk edebiyatında önemli bir boşluğu dolduran ilk biyografik romanlar bu yıllarda yayımlanmıştır. Bunlardan biri Rakım Çalapala’nın “Mustafa Atatürk’ün Romanı” (1944), diğeri Hayrettin Ziya Taluy’un “Bir Avuç Askerle Tiryaki Hasan Paşa” (1945) adlı eserleridir. Yine bu türde daha sonraki yıllarda iki kitap yazılmıştır: Babamız Atatürk (Falih Rıfkı Atay, 1955), Onlar da Çocuktu (Şükrü Enis Regü, 1972).
Edebiyatımızda çocuklar için anı türünde yazılmış eserlerin sayıca azlığı dikkati çekmektedir. Halide Nusret Zorlutuna’nın “Benim Küçük Dostlarım” ve Nahit Nafiz Edgüer’in “Atatürk’ten Anılar” (1963) adlı kitapları bu türe örnek olarak gösterilebilir.
Ülkemizde çocuk edebiyatının gelişebilmesi için yalnız sanatçılara ve yayınevlerine değil; çeşitli resmî ya da özel kurumlara da görevler düşmektedir. Bu konuda önemli katkılar sağlayan kurumların başında Türk Dil Kurumu gelmektedir. TDK, ülkemizdeki bilim ve sanat çalışmalarını özendirmek amacıyla, 1955 yılından itibaren her yıl 26 Eylül Dil Bayramı’nda verilmek üzere Bilim ve Sanat Ödülü koymuştur. Şiir, roman, hikâye, oyun, çeviri, deneme-eleştiri-gezi türlerinde verilen ödüllere 1977’de “çocuk yazını” türü de eklenmiş, ödüllerin sona erdiği 1983 yılına kadar devam etmiştir. Türk Dil Kurumu Çocuk Yazını Ödülü’nü kazanan sanatçılar ve eserleri şunlardır: 1977 - Oğuz Tansel (Allı ile Fırfırı), 1978 - İsmail Uyaroğlu (Çocuk ve Şiir), 1979 - Işıl Özgentürk (Hayat Okulu), 1980 - Vedat Dalokay (Kolo), 1981 - Ali Püsküllüoğlu (Nasrettin Hoca), 1982 - Abdülkadir Budak (Bir Gül Çocuk).
n Türkiye’de çocuk kitaplarının resimlendirme çalışmalarındaki gelişmeler, edebiyatımızla yakından ilgilidir. İslamiyet ve Batı uygarlığı etkisinde kalan edebiyatımız gibi çocuk kitapları da kendilerine düşen payı almıştır. Minyatürde rastladığımız ilk resim çalışmalarını resimlendirmelere başlangıç kabul edecek olursak, bunların çok ince çalışmalar olduğunu göreceğiz.
Kurtuluş Savaşı’ndan çıkan sanatçılarımız bu dönemde çocukları ihmal etmek zorunda kalmışlardır. Avrupa’da devam eden teknik ilerlemeler 1950’li yıllarla birlikte ülkemizde de görülür.
Kitap resimlemede 1950’de oturmaya başlayan özgün tasarımlara örnek olan sanatçılarımızdan Abidin Dino’yu ve Sait Maden’i büyük ustalar olarak gösterebiliriz. Abidin Dino, eserlerinde teknik olarak çizgiden yararlanmıştır ve pek çok özgün teknik arayışına girmiştir. Bu nedenle, her tekniğin kendisine özgü üslûp özelliklerinden yararlanmıştır. Daha çok siyah-beyaz tasarımları tercih etmiştir.
Çocuk Şiirleri
Türkiye’de çocuk edebiyatının ilk temelleri bilinçli olarak İstanbul Darülmuallimini (Erkek Öğretmen Okulu) Müdürü Sâtı Bey ve onun çağrısına uyan şairlerce atılmıştır denebilir (Özkırımlı, 1990: 330). 1910’da, Maarif Nezareti tarafından yayımlanmaya başlayan Tedrisât-ı İptidaîye Mecmuası’nın ilk sayısında Sâtı Bey, çocuk şiirlerine ve şarkılarına gereksinim olduğunu belirterek şairlerimizi göreve çağırmıştır. Kısa bir sürede İbrahim Alâattin Gövsa’nın “Çocuk Şiirleri (1911)”, Ali Ulvi Elöve’nin “Çocuklarımıza Neşideler (1912)” ve Tevfik Fikret’in “Şermin (1914)” adlı kitapları yayımlanmıştır. Bu kitaplarda yer alan, çoğu doğal ve duru bir Türkçeyle yazılan şiirlerde genel olarak iyilik, doğruluk, güzellik, yiğitlik, insanseverlik ve yurtseverlik gibi değerler ve davranışlar kazandırılmak isteniyordu. Bu ilk çocuk şiirleri biçim, anlatım ve düşünce özellikleri bakımından daha sonraki yıllarda çocuk şiiri yazmak isteyenlere örnek olmuştur.
Çocuk edebiyatımızın ilk örneklerini veren İbrahim Alâattin Gövsa, 1910’da Mekteb-i Hukuk’u bitirmiş, 1911’de Darülfünun’da açılan bir sınavı kazanarak öğretmenliği seçmiştir. Edebiyatımızda şairliğinden çok, daha sonraki yıllarda yöneldiği edebiyat tarihi alanında yaptığı çalışmalarla tanınır. Çocuklar için yazdığı eğitici şiirler, estetik ilkelerin göz ardı etmemesi gerektiğini gösteren doğru ve güzel örneklerdir. “Çocuk Şiirleri (1911)” adlı kitabında topladığı bu şiirlerde, doğrudan öğütler ve ahlâk dersleri vermek yerine, estetik yapıyı korumaya çalışmış; vermek istediği mesajları şiir içinde eriterek çocukların bulmasını istemiştir. Din, yurt, ulus, ahlâk, çalışma, büyükleri sevip sayma, doğa gibi konuları işleyen bu şiirlerin çoğunu hece ölçüsüyle yazmakla birlikte, aruzu kullandığı da olmuştur.
Şair ve dilci Ali Ulvi Elöve, “Çocuklarımıza Neşideler (1912)” adlı kitabında topladığı yetmişi aşkın şiirinde, çocukların dünyasını ve duygularını dile getirmiştir. Meşrutiyet’ten sonra İstanbul, Adana, Bursa öğretmen okullarında, Gazi Eğitim Enstitüsü’nde Türkçe - Edebiyat öğretmenliklerinde bulunmuştur. Sanatçı bu kitabındaki şiirleri, İstanbul Darülmuallimini Tatbikat Mektebi’nde öğretmenlik yaparken yazmıştır.
Dönemin üçüncü çocuk şiirleri kitabını, 1914’te yayımladığı “Şermin” adlı yapıtıyla Tevfik Fikret vermiştir. Çocuk şiirini bir eğlence aracı değil, bir eğitim aracı olarak gören Tevfik Fikret, kitabındaki şiirleri bu düşünceden yola çıkarak yazmıştır. Şermin’den önceki tüm şiirlerini Osmanlıca’yla ve aruz vezniyle yazan şair; “büyüklere saygılı olma, doğayı sevme ve koruma, hurafelere inanmama, cinlerden perilerden korkmama vb.” temalarını işlediği Şermin’deki şiirlerini, çocukların kavrayabilecekleri bir dille ve hece ölçüsüyle yazmıştır. Fikret, sanat ilkelerini bir yana bırakarak Osmanlıca’nın ve aruz ölçüsünün dışına ilk kez, çocuklara seslendiği bu şiirlerde çıkmıştır. Bu da, bir eğitimci olan Fikret’in, çocuklar için şiir yazmanın koşullarını dikkate aldığını göstermektedir.
Cumhuriyet’in ilânından hemen önceki dönemde, “Millî Edebiyat” akımı sürecinde çocuk şiirleriyle ilgilenen birçok şairimiz olmuştur. Millî Edebiyat akımının kurucularından Ziya Gökalp; “Kızıl Elma (1915)”, “Yeni Hayat (1918)” ve “Altın Işık (1923)” adlı kitaplarıyla; Sıracettin Hasırcıoğlu, La Fontaine’den yaptığı birtakım fabl çevirileriyle; Ali Ekrem Bolayır, “Çocuk Şiirleri (1917)” ve “Şiir Demeti (1923)” adlı eserleriyle; Fuad Köprülü, “Mektep Şiirleri (1918)” adlı eseriyle çocuk edebiyatı alanında başlayan bu olumlu gelişmelere katkıda bulunmuşlardır. Ayrıca, Mehmet Emin Yurdakul, İsmail Hikmet Ertaylan, Fazıl Ahmet Aykaç, Aka Gündüz, Ahmet Cevat Emre ve Kâzım Nami Duru gibi sanatçılar da, çeşitli dergilerde yayımlanan şiirleriyle bu alana katkı sağlamışlardır.
Usta şairlerimizden bir bölümünün 1930’lardan sonra özellikle çocuklar için yazmaya yönelmeleri çocuk şiiri bakımından bir kazanç olmuştur. Akıncı Türküleri (1938) ile Faruk Nafiz Çamlıbel, Kuş Cıvıltıları (1938) ile Yusuf Ziya Ortaç ve Sizin İçin (1938) ile Hasan Âli Yücel çocuk edebiyatına doğrudan katkıda bulunan şairler arasında yer alırlar. Şiirleri, çocuklar için düzenlenen çeşitli antolojilerde sık sık yayımlanan öteki şairlerimiz de şunlardır: Necmettin Halil Onan, Ömer Bedrettin Uşaklı, Orhan Şaik Gökyay, Ahmet Kutsi Tecer, Halide Nusret Zorlutuna, Kemalettin Kamu, Vasfi Mahir Kocatürk, Yaşar Nabi, İlhami Bekir Tez, Ceyhun Atuf Kansu, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Cahit Külebi, Behçet Necatigil ve İbrahim Zeki Burdurlu.
Bu adları sayılan şairler dışında çocuk şiirine karşı sürekli bir ilgi gösteren ve yalnız çocuk şiirlerinden oluşan eserler yayımlayan şairlerimiz de vardır. Bunlar arasında Elma Ağacı (1971) adlı eseriyle Şükrü Enis Regü; Sonbahar (1962) ve Sevgi Bahçesi (1963) adlı kitaplarıyla Mehmet Necati Öngay; Açıl Susam Açıl (1967), Kuş Ayak (1971) ve Balina ile Mandalina (1976) adını taşıyan eserleriyle Fazıl Hüsnü Dağlarca gerek biçim ve söyleyiş gerek hayl, duygu ve düşünce yönlerinden çocuk şiirimize belli bir düzey ve içerik kazandırmışlardır (Özkırımlı, 1990).
İlk Çocuk Gazete ve Dergileri
Çocuk edebiyatımızın gelişmesinde, çocuklar için çıkarılan gazete ve dergilerin de çok büyük katkısı olmuştur. Yurdumuzda yayımlanan ilk çocuk gazetesi, 1869 – 1870 yılları arsında çıkarılan “Çocuklar İçin Mümeyyiz”dir. Bu haftalık gazete, dili ve küçük çocukları ilgilendiren çeşitli yazılarıyla alanında öncülük görevini başarıyla yerine getirmiştir. Bu gazeteyi “Sadakat (1875)” ve onun bir devamı olan “Etfal (1875)” gazeteleri izlemiştir. “Tercüman-ı Hakikat” gazetesinin 1878 – 1922 yılları arasında rüştiye öğrencileri için verdiği haftalık ek de ilk çocuk gazetelerinden biri sayılabilir (Özkırımlı, 1990).
Bu ilk girişimlerden sonra haftalık ve on beş günlük çocuk gazete ve dergilerinin sayısında bir artış görülür. Ülkemizde İkinci Meşrutiyet’e kadar çıkan çocuk gazete ve dergileri şunlardır: Bahçe (1880), Çocuklara Kıraat (1881-1882), Vasıta-i Terakki (1882), Çocuklara Arkadaş (1882-1883), Çocuklara Talim (1887-1888), Çocuklara Rehber (1897-1901), Çocuklara Mahsus Gazete (1896-1903), Haftalık Çocuklara Rehber (Selânik, 1896), Çocuk Bahçesi (Selânik, 1904).
İkinci Meşrutiyet döneminde yayımlanan çocuk gazete ve dergilerinde çocukların ilgi ve meraklarını karşılayan nitelikli yazılara, resim ve karikatürlere yer verilmiştir. Örnek olarak, 43 sayı çıkan Çocuk Bahçesi, çocuk edebiyatının gelişmesinde özel bir yere sahiptir. Çocuk eğitiminin amaçlandığı bu haftalık dergi, Selânik’te yayımlandı. Sahibi, Necip Necati; sorumlu müdürü, A. Medhi’ydi. Çocuğa göre şiirler, anılar, öyküler, masallar ve eğitici yazıların yer aldığı dergide Mehmet Rauf, Rıza Tevfik Bölükbaşı, Hüseyin Cahit Yalçın ve Mehmet Emin Yurdakul gibi dönemin ünlü sanatçılarının adları yer aldı.
Ancak, bu dönemde çıkan gazete ve dergiler de pek uzun ömürlü olamamışlardır. Meşrutiyet yıllarında çoğu İstanbul’da çıkan başlıca çocuk gazete ve dergileri şunlardır: Talebe (İzmir, 1911-1912), Çocuk Bahçesi (1913), Çocuk Duygusu (1913-1914), Çocuk Yurdu (1913), Çocuk Dünyası (1913-1914), Talebe Defteri (1913-1919), Çocuk Dostu (1914).
Cumhuriyet döneminin hemen başlarında çocuklar, “Talebe Mecmuası (1923)”, “Çocuk Dünyası (1926-1927)” ve “Çocuk Yıldızı (İzmir, 1923)” dergilerinde çıkan yazıları okumakla yetiniyorlardı.
1928’de yeni Türk harflerinin kabulüyle başlayan okuma-yazma seferberliği, çocuk gazete ve dergilerinde de bir artış ve canlılık sağlamıştır. Bu yıllarda çıkan çocuk dergileri arasında Çocuk Sesi (1928-1948), Mektepli, Arkadaş ve Çocuk (Ankara, 1936-1948) dergilerinin ayrı bir önemi vardır. Bu dergiler, ülkemizde çocuk kitaplarının pek yeterli olmadığı yıllarda çocuklara bir yandan yeni bilgiler kazandırırken, bir yandan da onları okumaya, düşünmeye ve yaratmaya teşvik etmişlerdir. Genç kuşaklara aşılanmak istenilen birçok yeni görüşlerin ve değerlerin benimsetilmesinde bu çocuk dergilerinin büyük hizmeti dokunmuştur (Özkırımlı, 1990).